Ana içeriğe atla

4 kisi

biz burada dört kisiyiz

birimizin önunde kahve ve yarim sigara

digerimizde yipranmis bir kitap

ötekimizde dusunce deryasi

sonuncumuzda ise bir kalem ve sararmis bir kagit

hepimizin önü dolu ve herkesin cebinde bir hayat manasi

dudaklarimiz ipeklerle dikilmis

konusursak guzelligi bozulacak 

anlamini yitirecek

gozlerimizle birbirimizi anliyoruz

gozlerde bir buhran var

gecmisimizi anliyoruz

gelecegimiz bile belli

o buhranda kayboluyoruz

gozler bir anda tek noktaya dikiliyor

masanin ortasina

ortasindan bir alev yeseriyor yuzumuzun ortasina

ne bu? neden burada?

elimiz ile dokunmaya calisiyoruz

ama onda zemheri sogugu

gozleri semada ve onun da dudaklari dikilmis

kafamizi kaldiriyoruz gokyuzune

aklin almayacagi bir sicaklik

yagmur yagiyor atesten sicak

bir elimizde ates var soguktan sicak

ve biz kafamizi egip islerimize dönuyoruz

birimizde kahve ve yarim sigara

digerimizde yarim acilmis bir kitap

ötekimizde dusunce deryasi

sonuncumuzda ise bir kalem ve yarisi doldurulmus sararmis bir kagit

ve ben.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

2 kişi

  Biz burada 2 kişiyiz Kalplerde bir pırıltı Sonsuzluğa ulaşmak isteyen vücutlar Ve haykırışlar Ne istediğimizi biliyoruz Sorun ömürdü Ne kadar kısa görünse de o kadar uzundu aslında Sonsuzluğa ulaşmak isterken bir engeldi önümüzdeki Mutlak Kudret’e varmak ne kadar zormuş meğer Şu endüstriyel topluluklarda bir isyanmış insan olabilmek Bir devrimmiş kalplere nuru haykırabilmek Kelepçelenmiş beyinlere Hakk’ı anlatmak ne zormuş meğer Nasip olur mu son nefeste O’nu görebilmek Ruh bedenden ayrılırken mutluluk kanatlarını takabilmek Biz burada 2 kişiyiz Masanın ortasında bir kor Etraf zaten yangın yeri Kor bizi de yangına çevirmeye çalışıyor Zor bu devir Yangını söndürebilir mi bu 2 kişi Dener Ve davasını bir hışımla güder insan denen mahlukatlara karşı Devrim ağacı gibi şahit olur Zülfikar gibi yıkıp geçer ortalığı Sessizdir bu iki insan Sükûnetle bekler o günü O muhteşem günü Davasının sona ereceği ve mutluluk melekelerinin sınırlar...

Yol

  Sabahların olmadığı gecelerin birinde Benlik hissiyatını kesen soğuklara aldırış etmeden yürünen yolların ortasında kalan biri.. Tutunurken hayatın çatırdayan dalına Dalın üstüne her an binen onlarca yük Ve her yük için bir şükür daha.. Izdırap yağmurunun altında ıslanırken zaman mevhumundan bi’haber Bir elin göklerden kalbine ilişmesini beklediği İçinin karmaşasından ruhunun Can’ını unuttuğu  Kelam edecek bir taş duvara hasret Ve en çok kendine hasret bir yaşam.. Tam ortasındayken bu alemin Her şey etrafından akarken düzenli bir şekilde Serkeş haliyle onları anlamaya çalışan bir berduş.. Gülüp ağlayıp yiyip içen bizden biri bu berduş Düşüncelerini semanın sayfalarına yazarken hasret dolu gözlerle izler diğer tarafı Bu hengameden kaçmak için yalvaran bir çift göz ile.. Ve her defasında zor olanı başardığı için bir şükür Alemin ortasında viranelere layık bir izleyiş için onlarca şükür.. Her iç çekişin bir yakarış olduğunu bilen  Aklın her karışını çözülmeyen ilmeklerle b...