Ana içeriğe atla

Yol

 

Sabahların olmadığı gecelerin birinde

Benlik hissiyatını kesen soğuklara aldırış etmeden yürünen yolların ortasında kalan biri..

Tutunurken hayatın çatırdayan dalına

Dalın üstüne her an binen onlarca yük

Ve her yük için bir şükür daha..

Izdırap yağmurunun altında ıslanırken zaman mevhumundan bi’haber

Bir elin göklerden kalbine ilişmesini beklediği

İçinin karmaşasından ruhunun Can’ını unuttuğu 

Kelam edecek bir taş duvara hasret

Ve en çok kendine hasret bir yaşam..

Tam ortasındayken bu alemin

Her şey etrafından akarken düzenli bir şekilde

Serkeş haliyle onları anlamaya çalışan bir berduş..

Gülüp ağlayıp yiyip içen bizden biri bu berduş

Düşüncelerini semanın sayfalarına yazarken hasret dolu gözlerle izler diğer tarafı

Bu hengameden kaçmak için yalvaran bir çift göz ile..

Ve her defasında zor olanı başardığı için bir şükür

Alemin ortasında viranelere layık bir izleyiş için onlarca şükür..

Her iç çekişin bir yakarış olduğunu bilen 

Aklın her karışını çözülmeyen ilmeklerle birbirine bağlayana bin şükür..

Anlamak istemeyen ve kaçmak için var olunan bir çağda yalnızlığına bin şükür..

Susmanın vermiş olduğu lezzete

Lezzetin yanında verilen eleme de bin şükür..

Sabahların olmadığı gecelerin birinde 

Benlik hissiyatını kesen soğuklara aldırış etmeden yürünen yolların tam ortasına diz çökmüş biri..

Bi’çare mazlum ve kararsız..

Bir el bekliyor ellerin üstünden

Alnı secdede, göğü inleten bir name var kalbinde..

Her şey senin emrinde 

Ama herkes senin farkında değil

Farkında olanlara da milyonlarca şükür..

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

4 kisi

biz burada dört kisiyiz birimizin önunde kahve ve yarim sigara digerimizde yipranmis bir kitap ötekimizde dusunce deryasi sonuncumuzda ise bir kalem ve sararmis bir kagit hepimizin önü dolu ve herkesin cebinde bir hayat manasi dudaklarimiz ipeklerle dikilmis konusursak guzelligi bozulacak  anlamini yitirecek gozlerimizle birbirimizi anliyoruz gozlerde bir buhran var gecmisimizi anliyoruz gelecegimiz bile belli o buhranda kayboluyoruz gozler bir anda tek noktaya dikiliyor masanin ortasina ortasindan bir alev yeseriyor yuzumuzun ortasina ne bu? neden burada? elimiz ile dokunmaya calisiyoruz ama onda zemheri sogugu gozleri semada ve onun da dudaklari dikilmis kafamizi kaldiriyoruz gokyuzune aklin almayacagi bir sicaklik yagmur yagiyor atesten sicak bir elimizde ates var soguktan sicak ve biz kafamizi egip islerimize dönuyoruz birimizde kahve ve yarim sigara digerimizde yarim acilmis bir kitap ötekimizde dusunce deryasi sonuncumuzda ise bir kalem ve yarisi doldurulmus sararmis bir kagi...

2 kişi

  Biz burada 2 kişiyiz Kalplerde bir pırıltı Sonsuzluğa ulaşmak isteyen vücutlar Ve haykırışlar Ne istediğimizi biliyoruz Sorun ömürdü Ne kadar kısa görünse de o kadar uzundu aslında Sonsuzluğa ulaşmak isterken bir engeldi önümüzdeki Mutlak Kudret’e varmak ne kadar zormuş meğer Şu endüstriyel topluluklarda bir isyanmış insan olabilmek Bir devrimmiş kalplere nuru haykırabilmek Kelepçelenmiş beyinlere Hakk’ı anlatmak ne zormuş meğer Nasip olur mu son nefeste O’nu görebilmek Ruh bedenden ayrılırken mutluluk kanatlarını takabilmek Biz burada 2 kişiyiz Masanın ortasında bir kor Etraf zaten yangın yeri Kor bizi de yangına çevirmeye çalışıyor Zor bu devir Yangını söndürebilir mi bu 2 kişi Dener Ve davasını bir hışımla güder insan denen mahlukatlara karşı Devrim ağacı gibi şahit olur Zülfikar gibi yıkıp geçer ortalığı Sessizdir bu iki insan Sükûnetle bekler o günü O muhteşem günü Davasının sona ereceği ve mutluluk melekelerinin sınırlar...