Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

palavra

duyuyorum goklerde ilahlar susan gecede silahlar  catisiyo ordalar  duyularim yetmese de inancim sayesinde yasiyorum burada kalplerimiz birken ayri olmak nedenini anlamama siradayim okulda ve gozlerim boslukta bakiyordum hocaya kulagimda kulaklik ve tanri fisildiyor ruhuma sag yanimda gelecek guzel diyenler sol yanimdakine yenik dustu zamanla hayatimiz bi palavra dostum dediklerim vaktiyle yavsak olmus bi anda sussam  susamam artik ruhum kaldirmiyor yasadiklarim dusuncelerime karisiyor ve her saniye delirdigimi dusunerek kendiyle savasiyor yasamak bi palavra  dogrulari artik bozduramiyoruz karsiliksiz degeri tc borsasindan beter halde  ama farkinda degiliz  farksiz oldugunu anladigimiz zaman gercek savasta olacagiz tarafsiz tanri fisildasin benim gibi genclere ellerinde siyah kalem ve kagittan testere yollarda yazarken tabulari kesicez  haydi bagirin serefeee seref artik bi palavra parayla alinan onurlarin kacini saydik sirayla okudugunu unutturdunuz m...

bu degil

  bu degil asla sozler doldurmuyor yerini imkansiz duygularin var mi senin de bu dunyada ismini koyamadigin koyulmadigi sessiz sedasiz koparken yerinden bakarken bos gozler kaldirimlarda aylak aylak sallanirken sen aslinda ben gozler bekler siseyle evdeki sukunetler sarip uzatir bir dal araftaki ciftliginden kafam karisik bakarken kizarmis teninden geciyorum  yeminden inceden  kaciriyorum kendimi benligimden dans eden kelimeler kulaklarda  sokaklarda her adim koca cigliklarla hapsederken semayi kaldir bi basini  bak gokyuzunde milyarlarca insanin ruhsal karmasasi var yardim cigliklari  her adimda çogalan bir ormanda filizlenen tohumlar var hos duygularin cenazesindeyim kimin hosnutsuzlugu bu  derinlerdeyim en guzel duyguyu asila kendine nefret sonra sadece kulak ver  ve defnet gokkube yarilacak ve gelecek o yukaridan bir gun yaptiklariniz icin hesap soracak bir ısık o gun anlam kalmayacak ve gidicez buradan her adimda insanlar kendileriyle sıkısık...

yol

  YOL bir insanin hayatindan nasil cikarsin terkederek mi tatli dille mi anlasarak mi en guzeli haber vermeden gitmektir bence peki kendi hayatindan nasil cikarsin seneler boyu didindikce  tekrar tekrar basa sararsin olaylar bittikce gecmiste yasar gecmise uzulur gelecegi bilmeden fikirlere kirilirsin geceleri uykuna girmeyen goz olur  uyku istemez gozun saatlerce  sen sabah yasarsin bu durumu sen gece sen sabah bununla uyanirsin sen bununla yatarsin  ama tek yaptigin sey anlamini ararsin goktasidir bu beden ruhumuz ise yolu rotasini bilmesen de icindeki cizer sonsuzlugu saatlerce dusunup aylarca agirligindan delirirsin kendini anlamadikca sinirlenir evrilirsin taniyamazsin kendini insanlardan tiksinirsin carpa carpa yol alir bu dunyaya diklenirsin kisir dongudur bu seruven sadece cesetler büyür devridaim bir sekilde olaylar seni kucultur umursamaz olursun da gamsizlik ruhunda büyür icten ice sevdiklerin her an gozunde kuculur korkulur bir durumdayiz korkular bi...

kumar

  kumar kumar oynar dilim ellerimde sozcukler son birkac asirdir kirpilan dunyayi yazmak istedim her hecede insanligimizi unuttugumuz her gecede bilmedigin yerde bilmedigin biri ne yasiyor bilmedigin bir dunyada  bilmemekle beraber bilgiyi unuttuk bildigimiz takdirde bilmemezlikten geldik her seferinde sustuk bir bulut boyu bir isik yolu gibi aydinlik ama sesizce ilerledik dinledik ama kaydetmedik unutmak icin her seyi yaptik ama dogruyu hapsetmedik saldik eskilere derinlere bilinmezlere kandirdik kendimizi  kendi dunyamizi kurduk kendi hayatimizin icinde kendimize yabanci olduk kendimizi gordukce kendimizi unuttuk konusmadik kendimizle birbirimizi kuruttuk butun duygular artik  tek duyguda birlesmis nefret -le yasamak ne guzel seymis- ona buna suna olana olmayana olan nefretimizi kusarken hayatimiz boyunca en buyuk nefreti kendimize duydugumuzu farkettim duydum yagmurlardan sadece dort kelime dunya sonunu getirenlere mutesekkirmis kumar oynar dilim ellerimde sozcukl...

uyku

  uyku sabahlara kadar uyumayi denediniz mi hic uyumak icin sokaklarda bos bos dolasmayi beyninizi susturmak icin cabaladiniz mi saatler boyu saatler   boyadi mi kendini zamansiz zamana sustu mu dusunceler satafatli isiklarda sigaranla kulagin dans etti mi ayni sarkiya farkli notalarda bagirdin mi gokkubeye zindanlarin arasindan zindanlarin icindeki insanlarin yarasindan ruhunu kaybettin mi hic gecmisini yitirdin mi yitirdiklerini ruhuna kabul ettirdin mi artik yitirmek istemedigini dusundun mu hic gelecegi gecmiste yasamak istedigini isteklerinin de gecmiste kaldigini hissetin mi hic manzarali bir bankta manzarasiz dunyayi seyrettin mi seyrettiklerinle kendini kaybettin mi kaybetmeyi unuttugunu farkettin mi farketmek icin sarfettin mi kendini bu dunyaya ait hissettin mi kalbinin sustugunu isittin mi vucudun kontrolsuzlugunu garkettin mi hic cesetler ölürken yuruyordu gordun mu  konusurken seslendin mi kendine  kendin oldun mu hic ilginc di mi bu sorularin cevabi yok...

BULDUM KENDİMİ

BULDUM KENDİMİ sorunlu gecelerin altında kalmaktan ibaret bütün bünyem                                                                      yarınlara bakarken haber geliyor dünden keşmekeşin içinde açık bir kapı arar siktiri çekmek istersin zamana, her dem. sağındaki melekten bi haber yaşarsın kötülüğün içinde iyiyi ararsan ne çıkar ki karşına karakollarda her gece kelepçeli elleri anarsın. kalbine bir dur de hayalet zalimin içindeki çocuğu hayal et ve de ki ona bugünlerini asla unutma ruhun sefalet içinde bedenini azad et. yirmi iki yaşında aynı terane aynı kalıp sorsalar dersin iyiyim sağolun ve yaylanıp gidersin bunaldığın alemlere tekrar tekrar hayran kalıp bir daha dönersin. arka mahallende ruhsal çöküşte birisi uyuşturmuş kendini hayalleriyle kendisi ve elinde üç dumanlık tek hazinesiyle bakıyor sana gözlerin...

BEN BENİM

BEN MİYİM? İnsanlara karşı ne kadar benim? Sessizce geçen hayatımda kendimi ne kadar dışa vurabiliyorum? Her düşündüğümü açıkça ifade edebiliyor, her hissettiğimi aktarabiliyor muyum? Bir şey için harekete geçmeden önce ölçüp biçiyor muyum insanların düşüncelerini? Neden ‘farklı’ olamıyorum? Bu soruların cevabı ‘gerçek’ dünyanın çökmesiyle beraber yok oluyor. Ne mi oluyor? Artık ben olmaktan çekinmeye başlıyorum. Kendim olmaktan korkuyorum. İnsanların fikirlerinde ya da beyinlerinin bir köşesinde neysem oyum, kafasıyla hareket ediyorum. Ama her zaman bize ‘‘kendin ol, özgün ol’’ dememişler miydi? Ne değişti de başkalarına göre yaşamaya başladım? Teknoloji çağıyla beraber her şeye erişimim o kadar kolaylaştı ki, dünyadaki herhangi bir insana ulaşmam saniyelerimi alıyor. Bunun yanında, idol alarak gördüğüm ya da imrendiğim insanları hayatımın 24 saatinde de yanımda bulundurabiliyorum. Şu insandan bu insana derken onlarca kişinin hayatına dair bilgiler ediniyorum ve en can...

Quis Ego Sum

BEN KİMİM? Uyandığım andan itibaren sosyal mecranın içinde buluyorum kendimi. Bir uygulamadan diğer uygulamaya geçip post post dolaşıp twit twit okuyorum. Dakikaların nasıl aktığını fark etmeden onlarca farklı konuda bir şeyler öğreniyorum. Peki bunların kaçını 1 dakika sonra unutmuyorum ya da kaçını önbelleğimden geçirip yararlanacağım ana kadar saklıyorum? Her gün aynı ritüeli gerçekleştirirken bir anda aydınlanma hissiyle baş başa kaldığımı hissettim. Ben onlarca insanın fikirlerini, bilgilerini veya hayatını incelerken hepsinden bir şeyler kapıp kendimi onlara benzetmiyor muydum? Kendi yaş grubumdakilerin çoğunluğunu oluşturan ve bir kalıba sığdırılan insanlardan mı oluyordum? O kalıp neydi? Sosyal medyada gösterilen pahalı kumaşların zarafeti mi, yarını yokmuşçasına yaşanan, gündelikten oluşan sahte eğlenceli hayatlar mı? Yoksa başkalarının övgüsünü anlatırken böbürlenip aldığımız binlerce like mı? Evet, bunlardı ama bunlar sadece benim gördüğüm ufak noktala...

COĞRAFYANIN LİRİKALİTEYE YANSIMASI

     Rap.. Yani açılımıyla Rhytm and Poem   (Ritmik Şiir), kelime anlamıyla ‘’ağır eleştiri’’ demektir.     Aslında Afro-Amerikan insanların bir başkaldırış biçimi olarak ortaya çıkan rap, daha sonra tamamen kişisel benliğini bulmak ve kalıplaşmış ideoloji ve popüleriteden ayrılarak fikri ve zihni temizlemek amaçlarına yönelmiştir. Bol giyinmeyi buna küçük bir örnek olarak verecek olsak da en önemli başkaldırışlardan biridir. İnsan bedenini özgür bırakmak, rahatlığa kavuşmak ve kalıplaşmış güzellik kavramına meydan okumak için bir dışavurum biçimi olarak nitelendirilebilir.     Bu müzik türünün ülkemize geliş serüveni ise neredeyse hepimizin bildiği ve anılarımızda yer edinmiş bir grup ile başlıyor. Cartel… 80 ve 90 kuşağının kulak aşinası olduğu şarkılarıyla hayatımıza yavaştan girmeye başladı. Aslında biz farkında olmadan Türkçe Rap’in içinde bulduk kendimizi ve o dönemden başlayan, daha güzel yerlere gelecek bu müzik tü...