Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Yol

En son yayınlar

YABANCI

  Sana bakan sessizlik dolu gözler Etrafında onlarca insan seni dinler ve izler Ama gurbettesindir kalb-i derinde Berduş gibi dolanırsın zihninin içinde Yaşarsın yüzlerce sonu tek defada Ve yalnızlığını görürsün Her sonun başlangıcında Bu bir paradoks mudur? Yoksa kırılacak mı bu zincir bir yerde? Kırıldığında bu zincir ben de gidecek miyim bu bedenden Kâinatı aşabilecek miyim bu güç ile Tek mi geçeceğim zehr-ü şehirleri Yoksa her şehirde bir kişiyi kurban mı edeceğim? Maddiyat için var olunca Manevi şehirler hiç değer görür mü sence Zihin, Ruh, Kalp birleşmeyince Oyun bahçesinde zaman eğlendiren berduşlardan farkımız ne? Ve Neden? Neden isteyerek bunu yapıyorsunuz kendinize? Neden zehr-ü zaman gibi geliyor size şu boş zaman dilimleri? Vay benim yoldaşlarım Boşvermişlik ve maddiyat Sizin de zamanınız gelsin diye umut ve niyaz ediyorum.

RUH

Sahipsiz bir vücutta gibiyim Terkedilmiş asırlar önce Her gelen bir iz bırakmış Son anlarını sırtlamak bize kalmış Kalan son birkaç kişiden biriyim Organlar bitmiş Kan kurumuş Beyin yok olmuş Çürümüş bir koku Ama biz Ruh’u ayakta tutmaya çalışıyoruz son nefeslerimizle Ruh neden direniyor hala Bitmiş bir beden için? Sorsan Ruh’a son nefesinle Ne için? Der ki sana Senden sonra gelecek son nefer için Umut var hala Kalpler kurusa da Son göz yaşı Ruh’tan dökülecek Sağlıklı bir beden için Biz sona kalan birkaç kişi Ruh’a teslim ederken ruhumuzu Zamanın dolmasını bekliyoruz Ruh’u yavaş yavaş beslerken ruhumuzla Zamanın dolacağı günü bekliyoruz.

YİNE RAKS EDERKEN GÖKYÜZÜNDE GÜNLERDEN BİRİNDE

Sabahın erken gecenin geç saatlerinin birinde Gökyüzünde raks ederken her zamanki gibi Tekerrürden ibaretti yaşam Kolaylığı buradaydı aslında Sıradan, olağan yaşamlarda gizliydi rahatlık Ancak biz gibiler rahat duramaz Yaşam için her zaman bir farklılık gerekliydi hayatta Dışardan dünyayı izlerken Milyarlarca bakış açısının nasıl da birbirine karışmadığına hayret ederdim Çok yüce bir olayın ortasında kalmış gibi hissederdim İlişkileri anlayamaz Basitleştirilen onca şeye karşı çıkardım Çünkü her şeyin vardır bi nedeni Ve her şey birbiriyle ilişkilidir aslında Derdim Anlamazdı onlar Anlayamazdı Basitliğe alışmış kişiliklere ne anlatabilirdim Anlatmaktan vazgeçerek susmayı öğrenmek istedim Kalplere dokunmak yerine onlardan uzaklaşmak Basit olan bu değil miydi zaten Herkesin yaptığını yapmak Hayatın mutluluğuna bir adım daha atmaktı bu fiil Olmadı Başaramadım Dokunmadan duramadım bir şeylere İz bırakmam lazımdı bırakabildiğim kadar Bunu...

Hayal et şehir

  Suyla donatılmış bir şehir düşündüm Sıcak ve çok sıcak bir mevsim Serinlemek isteyen insanlar için her yer müsait Sonsuz bir kayıp cennet Korku var Kimse serinlemek istemiyor Bilinmeze dalmak çok cesurca geliyor Oysa ki sadece su Seni arındıracak bedeninden Duygularını söküp alacak Aklını başından alıp seni inanılmaz hülyalara daldıracak İnsan böyledir işte aslında dedim Kendi oluşturduğum şehirde Oluşturduğum insanlara kızdım ve sinirlenip Kendime sadece tek bir kişi oluşturdum Su kendisiydi Ve çöldü şehir artık Benim suyum da ondaydı Ancak o bilinmez olduğunu fark edip Kendisinden korktu Şehri çölün yalnızlığına terk etti Kendime kızdım bu defa Ve bir şehir daha oluşturdum Bu defa ne su vardı ne de çöl Bir ben vardım Bir de beni ben yapan hayalet

2 kişi

  Biz burada 2 kişiyiz Kalplerde bir pırıltı Sonsuzluğa ulaşmak isteyen vücutlar Ve haykırışlar Ne istediğimizi biliyoruz Sorun ömürdü Ne kadar kısa görünse de o kadar uzundu aslında Sonsuzluğa ulaşmak isterken bir engeldi önümüzdeki Mutlak Kudret’e varmak ne kadar zormuş meğer Şu endüstriyel topluluklarda bir isyanmış insan olabilmek Bir devrimmiş kalplere nuru haykırabilmek Kelepçelenmiş beyinlere Hakk’ı anlatmak ne zormuş meğer Nasip olur mu son nefeste O’nu görebilmek Ruh bedenden ayrılırken mutluluk kanatlarını takabilmek Biz burada 2 kişiyiz Masanın ortasında bir kor Etraf zaten yangın yeri Kor bizi de yangına çevirmeye çalışıyor Zor bu devir Yangını söndürebilir mi bu 2 kişi Dener Ve davasını bir hışımla güder insan denen mahlukatlara karşı Devrim ağacı gibi şahit olur Zülfikar gibi yıkıp geçer ortalığı Sessizdir bu iki insan Sükûnetle bekler o günü O muhteşem günü Davasının sona ereceği ve mutluluk melekelerinin sınırlar...

sonsuz arayış

raks ederken zaman ve mekanla sonsuz ızdırap içinde varlığımı maddeye dayandırırken sonsuz bir arayışta gölgeler de ağırlık yapar mı ? ya da ruh mudur gölgelerdeki silüetin nedeni ? ışık, ağır mıdır bedenden ? neden ağır gelir ruh fiziksel materyallerden ? can sıkan madde değil maddeyi sıkan ise can can'ı ancak ancak nerede bulacak insan? can'ı canan'da arayan sadece birkaç düşünce ve lisan kalpler mühürlü yaşatılan kültlerde geçiriliyor hayat susmak erdem oldu mühürlü kalplere kalpsiz insan sahip olduğunu zannetti her maddeye secde etti âdem, âdem'e âdem'de maddeye ruh daralmaz mı kendinden hafif bir nesnenin önünde eğilmeye ? arayışı bitti ademin, ruh pes edince mutlak kudret verecek cezasını hak olan son günde hem âdeme hem maddeye

4 kisi

biz burada dört kisiyiz birimizin önunde kahve ve yarim sigara digerimizde yipranmis bir kitap ötekimizde dusunce deryasi sonuncumuzda ise bir kalem ve sararmis bir kagit hepimizin önü dolu ve herkesin cebinde bir hayat manasi dudaklarimiz ipeklerle dikilmis konusursak guzelligi bozulacak  anlamini yitirecek gozlerimizle birbirimizi anliyoruz gozlerde bir buhran var gecmisimizi anliyoruz gelecegimiz bile belli o buhranda kayboluyoruz gozler bir anda tek noktaya dikiliyor masanin ortasina ortasindan bir alev yeseriyor yuzumuzun ortasina ne bu? neden burada? elimiz ile dokunmaya calisiyoruz ama onda zemheri sogugu gozleri semada ve onun da dudaklari dikilmis kafamizi kaldiriyoruz gokyuzune aklin almayacagi bir sicaklik yagmur yagiyor atesten sicak bir elimizde ates var soguktan sicak ve biz kafamizi egip islerimize dönuyoruz birimizde kahve ve yarim sigara digerimizde yarim acilmis bir kitap ötekimizde dusunce deryasi sonuncumuzda ise bir kalem ve yarisi doldurulmus sararmis bir kagi...

göz damlasi

  göz damlasi anilarini unutmak ister ya acilari yok etmek atesten kavrulurken bedeni ruhu ister ya kana kana su icmek kalmak ister ya  bir yandan da pes etmek  göz pinarlarindan akamayan kivilcimlar icinde volkanlara meyleder  konusmak ister ya bir yandan da susmak beyni konusmasi icin cabalarken gonlu muhurlemistir dilini yasamak ister ya ölümü de merak eder varliginin arayisinin bir ömür surecegini bilir  aptal yüzlerde ölümü her gün görür düsünmek ister ya hani bir de abdal olmak yildizlarda kayikla gezerken bir tas kadar bilincsiz olmak iyi olmak ister ya kötülük zaten her seciminde karsisinda yardim cigliklarini duydukca bir ciglik da o atar sessizce gozlerinde evreni duymak ister bir yandan da sagir olmak gezegenlerin raki tokusturmasini duyar ama kendini duyamaz  var olmak ister ya bir yandan da hicligin icinde hic olmak nefes almaksa varligin sembolu 7 milyar embesilin vardir bir ekolu mutlu olmak ister öfkesinin bitmemesini de mutluluk gecicidir e...

beklerken

  kainat kulaklarima ufledi sesini bu gece nazimdan misralarla  nesimiden cumlelerle yanmaya gonullu kimse kalmadi mi dedi  insan mazlum ve caresiz bakislarla bakarken dunyaya milyarlarca kör ve dilsiz vardi her karista soytarilarla dolu  her barista savas cikarmak isteyen kalpsiz beyinlerle doldu bu cografya yasamak istedi her cumlede insan var olmanin gerekliligini hissederek ezildi ve cogu kaldiramadi cumleleri kavgaya yoneldi biz kavga da ederiz cumleler de kurariz ama bir olamayiz kendi icimizde uzuntuden baska ne gelir  en yakinina gidersin besiktas sokaklarinda cesetleri izlerken rakini yudumlayip okkali bir kufur edersin kendine isin icinden cikarsin sonra

dag

  dag daglarin ucsuz bucaksiz noktalarinda dunyaya meydan okurdum kus bakisi seyrederken kirsali sehrin ahengi bozuyordu siluetini dunyanin ve ben soluksuz kalircasina kosuyordum  sana dogru kalbimin kaldirmadigini anlamistim sonunda bu dunyayi ve beynimi duygusuz kelimelerin icinde duygu yuklu gozleri sezdigimde anlamistim o oldugunu zor oldugunu  ve bir o kadar da guzel oldugunu  söverken duzenin isleyisine anason kokusuyla uyumak isterken her gece tutunacak bir kisinin bile olmadigini bilirken  her an benim varligimi anlamayacak milyarlara karsi her gun bas kaldirdigimi bilmeseler de varligim bu dunyada bir dagin karanlik tarafi gibidir golgelerle beslenir isiktan kacar ve onu arar soguk koselerde basina buyruk yazar basina buyruk hareket eder ve basina buyruk cezalar cekip cezalandirir kendi soguk koselerde gulumser gunese her ulasilmasi imkansiz kavusmalar gibi soguktur ici ve ürperir  her yabanciya karsi ama eglenir sehrin golgesinde  ay ile bera...

ruzgar

  ruzgar ruzgarin kulagina estigi son an son anin verdigi son mutluluk mutluluk mu yoksa izdirap mi  son bi baslangicsa  bu son mutlu mu biter  yoksa baslangic izdirapla mi baslar(1) bulutlar uretsin sehirler bulutlar da sehrin sersemligini yagdirsin yaninda da izdirap ve sonsuz arayisi beton bloklar ve direnen insanlar oldursun arayis olsun icinde bir de biraz mutluluk kasvet sursun maviligin icinde mutlu olmak istegiyle kandirsin kendini guzel seyler dusleyerek katletsin kendini sarsin dusuncelerini sonsuz aglarla fikirlerini unutsun siradan zamanlarda uyusun  sonsuz bir hulyaya kapilip saga sola kostursun durmasin cunku kendini gorursun(2) bir bas agrisiyla baslasin her sey zihninde karincalanma  ve agirlik sonrasi zaten uyanis ve farkindalik(3) ruzgar essin kulaklarinin yaninda son kez sacin havalansin  dussun suratina ellerinde kelepceler  zihninde matem havasi var bulutlar yagdirsin sehri  ve yaninda biraz tütün bir de gozlerimde bir ma...

kirmizi toprak

  kirmizi toprak kirmizi bir toprak verimsiz gorunur aslinda  bize verdigidir onun degeri gerisi teferruattir  ama aslinda altinda ne yattigidir onemli olan icinde ne barindirdirgi neler yasadigi veya yasattiracagi kendi kaderi veya neye sebep olacagi ozudur aslinda onemli olan  bir de sonu kimse yolunu merak etmez ya da nasil oraya geldigini karsisindakini mutlu ettikce iyidir  kirmizi toprak bir huneri yoksa islevsizdir o yalniz ve terkedilmis icindekilerle yasar  barindirir yasadiklarini aslinda konusur da ancak sadece duymak isteyen duyar bir de ölür kelimelerle yalniz kaldikca

seyret

  seyret bugun bizim icin bir sigara daha yak gokyuzunu seyret  yildizlari gorebilirsen bir bak ve kufret su dunyanin isleyisine anlamadan ne savundugunu bilmeden bir dava savunanlara sadece okumak icin bibliyofil olanlara gordugunu anlamayan iki boyutlulara zihnin ve aklin varolusunu anlamayan ve kendini asla sorgulamayanlara dogru ve yanlisin olmadigini bilmeyenlere yere bakmaktan gokyuzunun varligini unutanlara siyaha bakmaktan maviyi soyutlandiranlara kendi istekleri icin insanlari kandiranlara uyananlari hem ezip hem cikar icin kullanmaya calisanlara insani kullanan orospu cocuklarina anlamadan dunyayi bi bok sananlara 70 yil icin kendini satanlara para icin ruhunu birakanlara kutsallara dil uzatanlara insanlari asagilayanlara birbirini anlamayanlara  varolusunu bulmaktan kacan milyarlara ne oldugunu bilmeden yasayanlara dunyaya kazik atanlara bir hic icin ugrasanlara bir hic oldugunu anlamayanlara ve bir hic icin yasayanlara dunya uzerinde dava olarak gordukleri kon...

hicbir seyin sahibi

hicbir seyin sahibi saatler suren geceyi dinleme seansinin son vakitleri aydinlik ve floransin dar gecitleri susuz bir golde duran nergisin sahipleri kalpler daglarda atarken ozgurluk sehirde mi aynaya baksana bir bak gozlerinin icine bak sadece 10 saniye sonra aylak aylak dolasirsin ortada bir basina  ve  icini gorursun gozlerinden kacarak sehirler cekerken ruhunu yok ederek satarak binalarin icinden yesillere kacarak bazen oksijen olarak bazen karbondioksit sebebsizce aynalardan kacarsin yersiz  konusup dinlersin betsiz benizsiz ruhunu vurur karsina bos insanlarda yasamak istersin ve terk edersin ruhunu bedenleri alarak buna dost dersin arkadas sahipsiziz anlasak mi ruhsal bunalimla yasamadan ömrumuze katlansak mi ya da sunu mu desek bu dunyada hayatimiz politik ve biz insanlarin ustunde bir guc tarafindan secildik aynadaki seninle konusmaya calisan sen degilsin o ki kactigin kisi sen degilsin  kim ki ruhunun sahibi sen ki hicbir seyin sahibi